Benim bir arkadaşım var. Kız. 3 senedir falan tanıyorum sanırım. Çok eğlencelidir. Hem onun hem sizin keyfiniz yerindeyken epey eğlenirsiniz. Çok hem de. Paylaşımcıdır. Evini açar. Merhametlidir. İyidir aslında genel olarak. Ama en yakın arkadaşım mıdır? Hayır. Ama severim. Çoğu insandan daha fazla şey paylaşmışımdır ve hala da paylaşıyorum. Ama epey garip bir şey oluyor iki seferdir. İlkinde anlam verememiştim. Sonrasında biraz daha netleşti her şey. Bu X kişisinin bana karşı olan tutumu ne zaman ben mutlu olsam değişiveriyor. Mutlu olmamdan biraz daha fazlası gerekiyor ya da bunun gerçekleşmesi için. Yani benim hayatımda bir şeyler iyi gidiyor ve onunki o sırada o kadar da iyi değilse, benden uzaklaşıyor, benim sevincimi kesinlikle paylaşmıyor. İlk işaretleri bunlardı ve açıkçası pek de şaşırmamıştım çünkü çok benmerkezcil bir insandı hep, yapı olarak. Bir diğer tek çocuk da ben olarak bu şeyi genellemek istemem ama, dünya onun etrafında dönüyor sanıyordu ve işin acıklısı, dönmüyordu. Neyse. Şaşırmamamın nedeni de 3 yıllık arkadaşlığımız boyunca bu insanın sürekli kendinden bahsetmesiydi sanırım. Ki ben dinlemeyi seven insanlardanımdır. Beni bile yormuş ve yıldırmıştı. İkinci olaydan sonra ben sanırım epey soğudum kendisinden ve kendimi çektim. Çünkü bu sefer benim hayatımda her şey epey yolundayken (kilo verme, mükemmel bir sevgiliye sahip olma, tez konuma az çok karar verme, bana en çok yakışan saç rengini sonunda bulma) bir anda ortadan kayboldu. Ben yanına gittiğimde ise birkaç kez, yokmuşum gibi davrandı. Belki şimdi aklınıza, acaba sen zaman zaman, işler yolundayken bu insanı ihmal mi ediyorsun diye soruyorsunuzdur. Hayır. Gerçekten. Buna özellikle dikkat ediyorum. Sorun başka bir şey ama halen tam çözebilmiş değilim.
Bunu fazla düşünmemeye çalışıyorum ama yine de aklımı kurcalıyorum ve insanlardan uzaklaşmak istiyorum bu gibi durumlarda. Hep tek başıma olayım istiyorum. Bilmiyorum, sıkılıyorum galiba bu gibi şeylerden. Bu denli aleni olmasından.
Benden bu kadar sanırım.
möröbö kedööö
YanıtlaSil